Bir ropörtajında Muhteşem Gatsby romanını çok sevdiğini söylemişti , belki de yazarı Scott Fitzgerald'ı emin değilim ama bir şekilde, bu ismi ilk kez onun ağzından duydum ve aklıma kazınıverdi. O günden beri hep bir fırsatını bulup okumak istesem de çıkmadı o fırsat karşıma. Filminin tekrar çekildiğini duyduğumda ise bir azimle gidiverdim tek başıma. İlk 3D deneyimimi bu filmde yaşadım öncelikle. Miyoptan muzdarip olduğumdan gözlük üstüne gözlükle izlemek biraz zorlasa da çok farklı ve güzel geldi üç boyut olayı. Özellikle kar yağan sahnelerde çok keyif aldım; odanın içinde kar yağışını izliyor gibiydim.
Konuya fazla dalıp filme gidecek olanların iştahını kaçırmak niyetinde değilim , temel olarak bir aşk ve ihanet öyküsü.. Ekip 1920'lerin Amerika'sını , günah işlemedeki aşırılığı, ihtişamlı parti atmosferini (öyle partiler yapılıyor ki, filmde de dendiği gibi sanki sirkte hissediyorsunuz) ,anadan doğma ve sonradan olma zenginlik arasındaki farkları ve tabi ki esas kız Daisy'nin muhteşem elbiselerini (benim gibi paspallık sınırına yakın gezen bir hatun niye Vogue alır bilmem ama geçen sayısında bu kıyafetleri konu edinmişti) görmek için gönül rahatlığı ile gidilebilir..